Bu hafta hayatını ‘tuhaf’ dediğim birini getiriyorum karşınıza..

Benim için tuhaf sizi bilemem tabi.

Enteresan bir adam!

Tezgahtardı Kemeraltı’nda…

Tuhaflığı burada değil.

Sonra kader onu Türkiye’nin en büyük şirketlerinden olan Turkcel’in 3-4 yöneticisinden biri yaptı.

En enteresanı da Trabzon’a geri döndü.

Kim kolay kolay zirveden ‘ben bıraktım, köyüme dönüyorum’ derki?

O dedi ama..

2 çocuk babası Ahmet Kazaz…

Şimdilerde yaptığı ve en sevdiği şey ne biliyor musunuz?

Bölgemizdeki üniversitelerde gençlerle buluşup bilgi ve deneyimlerini paylaşıyor.

Kimi zaman da elinde süpürgeyle meydanda ki mağazasının önünü süpürüyor.

‘Patronsun ne yapıyorsun bırak elemanlar yapsın’ diyenlere, ‘Bırakamam!’ diyor.

Parayı cebine koyarken küçükten büyüye doğru diziyor.

Baba öğüdüymüş…

İşte Trabzon’da Turkcel İletişim Merkezi’nde firma sahibi Ahmet Kazaz ile söyleşimde öne çıkanları sizler için böyle derledim.

Ait olduğun yerde var olmak daha değerli oluyor

Klasik bir soruyla başlayalım. Bu yorucu iş temposunda nasıl başarılı oldunuz? Aileniz buna etken mi?

Biraz istikrar, özveri, ve tabiki ailemin desteği.

Ahmet Kazaz’ı Ahmet Kazaz tanımlasa ne derdi?

Amacı olan ve amacı için mücadele eden amacından vazgeçmeyen.

10937712_886762378084910_2051628491_n.jpg

Tezgahtarlıktan buralara geldim diyorsunuz? Hangi tezgâhtarlık bu?

Kemeraltı’nda Tekstilcilik yaptım.

Hangi yıllardı?

Öğrencilik yılları.

Oralarda şimdi sizin gibi tezgahtarlık yapan gençler var. Hayalleri çok büyük. Onlara ne demek istersiniz?

Yüksek hayaller kursunlar ve hayallerinin peşinden koşsunlar. Çok çalışsınlar. Ve kendilerini geliştirmek için okumalılar.

Okumalılar derken?

Salt okulu kastetmedim, kitap dergi. Günlük dünyayı takip…

Trabzon zor bir kent. Nasıl Turkcel gibi bir markanın bünyesinden kopup geldiniz?

Şaşılacak gibi..

Sizce öyle değil mi?

Dışarıdan bakıldığında kesinlikle evet… Bu yorumu çok aldım. Ama kendi işimi yapmak en büyük hayalimdi ve geldiğim noktada elde ettiğim kazanımları ve deneyimleri kendi insanımla paylaşıp onlara katkıda bulunabilmek amacıyla geldim. Ait olduğun yerde var olmak daha değerli oluyor.

Turkcel’de en son en süt düzeyde kaç kişiden biriydiniz?

4 kişiden biriydim.

Kaç yıl Turkcel’de çalıştınız?

15 yıl. Satış yöneticisi olarak adımımı attım, ayrılırken Türkiye satış müdürüydüm.

Ahmet Kazaz’ın hobileri var mı?

Folklor, tanımadığı insanların gelişimine katkı da bulunmaya çalışmak.

Folklor derken?

6 yörenin oyununu oynayabiliyorum.

Gezmeyi..

Gezmeye artık hobi demeyelim.

En uzun gittiğiniz uçak seyahati?

17 saat ile Arjantin.

Trabzon insanını benzettiğiniz yada kıyas yapabileceğiniz bir yer var mı? Dünyada gezmediğiniz ülke yok neredeyse…

Trabzon insanı gerçekten çok çalışkan. Bunu net bir şekilde söyleyebilirim. Ama güncel hayatı ile benzer bir kent kıyas yapmak zor. Dünyada ve Türkiye’de Trabzon insanının pratik zekası çok yüksek. Hiçbir yerle kıyaslanamaz ölçüde.

Peki sorun ne ? Yani Trabzon insanı böyleyse neden bazen önü tıkanıyor?

Bunu tek kelimeyle cevaplayacağım. Bireysellikler her şeyin çok önünde.

2 çocuğunuz var Allah bağışlasın. İş hayatında bu kadar başarılı olmak onlara sizce nasıl yansıyor?

Her zaman yanlarında olan bir baba olmadım. Olduğum zamanlarda da baba görevini yerine iyi getirdim.

6 ay kendi aracıma binmedim

İşiniz sonuçta telefon satmak yanı teknoloji? Çocuklarınız bu teknolojiye nasıl ayak uyduruyor?

Teknolojinin hızından ziyade kullanılan teknolojinin içeriğine bakmak lazım… Bende çocuklarımın teknolojiyi nasıl kullandıklarından ziyade onların teknolojiyi ne kadar kullandığıyla ilgileniyorum.

Ona göre de ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde teknolojiyi kullanmalarını sağlıyorum.

Örnek vermek gerekirse, bilgisayarları her zaman oldu ama internetle wın çıktıktan sonra tanıştılar.

Yani teknolojiyle de o kadar özgür büyümediler.

Bunun gerekçesi var. Sanal sosyallikten ziyade gerçek yaşamdaki sosyalleşmeyi sağlamaya daha fazla önem verdim. İhtiyaca yönelik kullanmak her zaman daha doğrudur.  Sanal bir dünyada kendilerine zaman harcadıklarında gerçekle yaşamdan uzaklaşıp kendilerini ifade etme becerileri azalıyor. Bunun örneklerini de iş görüşmelerinde haddinden fazla görüyoruz.

İş görüşmelerine gelenlerde yaşadığınız şeyler neler? Burasını tam detaylıca anlamak isterim…

Çok net diplomalarında ki not değeri ile iş görüşmelerindeki kendini ifade etme durumu arasındaki fark bu gerçeği çok ortaya koyuyor.  Bilgisayarda çok iyi araba sürebilirsiniz, hatta rekorlar kırabilirsiniz, ama gerçekten bir araba sürmediyseniz sürücü olamazsınız.

Kaç çalışanınıza var?

60 civarında çalışanımız var.

Bu kadar insanla çalışıyorsunuz, çalışanlar sizin için ne anlam ifade ediyor?

Ben onlara çok çalışan demek istemiyorum aslında. Onlar da benimle beraber hayatı kazanma mücadelesi veren arkadaşlar. Tek amacımız beraberce başarıp başarının yarattığı sonuçları paylaşmak. Maddi yada manevi. Onları sadece iş becerisi değil hayatı kazanma beceri öğretmeye çalışıyorum.

Zor olmuyor mu bu kadar yükseldikten sonra böyle en tabanda hayata devam etmek?

Kesinlikle zor oluyor. Ama bunun üstesinden gelmek için tam 6 ay kendi aracıma binmedim. Standardın üzerinde yemek yemedim. Minibüslerde otobüslerde neler konuşuluyor bunları gördüm yaşadım. Bunun ana amacı da hayata yeniden başlayan biri olmayı hedeflememdir.

Yani o dünyadan çıkıp yeni bir dünyanın başlangıcı yaratabilmek için nasıl bir yaşamın olduğunu görebilmektir.

10921881_886762388084909_862347023_n.jpgBir nevi motivasyon yaptınız öylemi?

Evet böylede denebilir.

İletişim işiniz ama Trabzon’da iletişim konusunda insanların birbirleriyle olan diyaloglarında hep benim gördüğüm bazen sıkıntılar yaşanıyor. Bunu sizde tespit ettiniz? Mesela çok sinirli bir yapıya aceleci bir yapıya sahibiz. Trabzonlu böyle.. Bu durumda sizin duruşunuz ne olur?

Bir kere bizde buralıyız aslında ne anlatılmak istendiğiniz anlıyoruz (gülüyor)

Sonuçta bizim yaptığımız iş insanları anlamak, onların ihtiyaçlarını görmek ve onlara var olan konularıyla yada sorunlarıyla alakalı çözümler üretmek.

Karadeniz insanı da saman alevi gibi bir anda parlıyor. Gerçekten sözünü kesmeyip onu dinlerseniz sorunu anlayıp çözebiliyorsunuz.

Trabzon’da en çok yaparsınız? Hani dağa çıkmak yada diğer sosyal aktiviteleriniz neler?

Konu doğa ise doğayı seviyorum bundan dolayı da sık sık Akçaköye çıkmayı tercih ediyorum.

Tercihiniz köyünüzden yana. Peki ne yapıyorsunuz köyde?

Toprakla uğraşıyrum. Çiçek ve meyve ekiyorum. Onların bakımını yapıyorum.

Bir nevi terapi oluyor sizin için?

Evet

Çevreciyim diyorsunuz?

Evet çevreciyim.

Tahamül edemeniz davranış nedir çevre konusunda?

Hiç düşünmeden çevreyi kirleten insanları sevmiyorum. Sigarasını arabanın camından caddeye atan, köydeki pisliğini köyün kullanım alanına koyan gibi…

Gördüğünüzde müdahale eder misiniz?

Kesinlikle ediyorum. Çoğu zaman yoldaki izmaritleri toplayıp çöp attığım olur.

Trabzon kentinin en büyük sorunu nedir sizce?

Trabzon’un en büyük sorunu bence Trabzonspor…

Neden?

Çünkü herkesin yaşam şekli Trabzonspor’un yaşam şekline paralel değişiyor. Ticari de sosyal de kültürel de ekonomik olarak da.. Trabzonspor Trabzon’daki her şeyi etkiliyor. Bakın bende Trabzonsporluyum. Ama benim için Trabzon Trabzonspor’un önündedir.

Neden böyle sizce?

Başarı hırsı çok yüksek olan bir yapımız olduğu için küçük yenilgilerde büyük kayıplara sebebiyet verecek olan ortamlar yaratıyoruz.

Sanki böyle isteniyor gibi geliyor bana?  Bir nevi kentin sorunları arada kaynıyor…

Aslında tam tersi..  Trabzon’da herkes kendi fikri konusunda çok ısrarcı. Bu ısrar karşılıklı çatışma yaratıp biz birbirimizle uğraşırken bunu birilerinin bize yaptırdığını düşünüyoruz. Biz malzeme vermezsek kim neyi konuşabilir ki…

Burada anlatmak istediğim bu şehrin sorumluluğunu taşıyan insanların kendi fikirlerinin illada doğru olduğu ısrarından ziyade gerçek doğrunun mücadelesini vermeliler.

Kısaca..

Trabzonspor bir değerimiz kavgalarla onu incitmeyelim ama Trabzon’un sorunlarını da Trabzonspor’un gölgesinde bırakmayalım.

10928005_886762374751577_809080972_n.jpg

Onlar kendi çocuklarım gibiler

Hiç siyasete girmeyi düşündünüz mü?

Evet. Gençlik hayallerimden biriydi siyaset yapmak. Kendi işimi kurduktan sonra siyaset dünyasını daha sıkı takip edip orada nasıl bir hayat olduğunu gözlemlemeye çalıştım. Geldiğim noktada hayal kırıklığı yaşadım.

Bana göre değil dediniz sanırım?

Bu şekliyle evet…

Birçok ilde üniversitelilere konferanslara gidiyorsunuz? Onlara neler anlıyorsunuz?

Gelecek ile ilgili bir hayal kurmaları gerektiğini ve bu hayale gidebilmek için bugünden neler yapmaları gerektiğini kendi deneyimlerime istinaden onlarla paylaşıyorum. Bu konuda bana ulaşabilecek tüm arkadaşlarıma elimden geldiğince bilgi ve deneyimlerle yardımcı olmaya çalışırım.

En sevdiğiniz yemek türü?

Fırında tavuk.

En sevdiğini sohbet türü?

Espritüel ortamları çok seviyorum. Çünkü zaten günün yorgunluğunu atmak için buna ihtiyaç var.

Yukarıda aklıma takıldı. Gençler hayallerini büyük tutsunlar diyorsunuz. Fakat hayallerini büyük tutabiliyorlar ama eğitim sistemi yaşam şartları bazen ağır oluyor. Kolay olmuyor. Bunun siz de yaşadınız? Yönteminiz var mı?

Kurduğunuz hayali yetenekleriniz ve becerinleriniz destekliyor olmalı. Bu üçünün doğru olduğunu düşünüyorsanız kararlı olup araştırmacı yönünüzü daha fazla kullanmanız gerekir. Tabiki daha çok çalışmanızı öneririm.

Dikkat ettim çalışanlarınızın sesinden bile ismini çıkarabiliyorsunuz…

Onlar kendi çocuklarım gibiler. Kendi çocuklarım için düşünüp yapmak istediklerimi onlar için de düşünüp yapmaya çalışıyorum bu da aramızda bir aile ortamı yartıyor.

Peki profesyonellikte bu duygusal bağ pek işlevsel gözükmez aslında. Değil mi?

Profesyonellikte iki değer çok önemli. Potansiyel ve iyi niyet. Bunlardan her hangi biri eksikse bunlarla çalışmamalısınız. Bunlara sahip olan insanlarla doğru duygu paylaşımı yaparsanız onlerdada yüksek motivasyon ve sonuç yaratacaktır. Kısaca duygu her yerde var ve olmalı.

Son günlerde Türkiye’de çok jenerasyon kelimesi kullanılıyor, tartışılıyor. Bununla ilgili düşünceniz nedir?

Değişen teknolojiyle birlikte çok hızlı gelişen bir dünya var.

Hızla değişen dünyada insanlarında duygusallık bağı geçmişe göre daha çok artıyor.

Ve yeni gençler süzgeçlemeden herşeylerini ortaya koyuyorlar. Bu da bizim ata erkil yapımızla çelişiyor. Aslında onlara ‘öz güvensiz diyoruz’ ama en yüksek özgüvenin bugün ki nesilde olduğunu fark edemiyoruz.  70 doğumlu babasının yanında fikrini rahatça söyleyemiyorken 90 doğumlular dedesinin bile yanında bir fikrinin olduğunu net bir şekilde ortaya koyabiliyorlar. Yani bu bir avantajdır. Bunu iyi dinleyip değerlendirmek lazım ötelemeden göz ardı etmeden.

Anne baba ve iş veren yöneticilere herkese en büyük önerim yaşı ne olursa olsun karşısındakinin bir insan olduğunu, o insanın bir bilgisi, yaşam şekli olduğunu anlayıp onun önünü açacak bir yaklaşım sergilesinler.

Küçük hatalara takılıp cezalandırmak yerine yol göstersinler.

Gördüğüm kadarıyla hayatınız hep tırmanmakla geçti. Nerdeyse hayallerinizn hepsi geerçeklşti. Şimdi Ahmet kazasın hedefi nedir?

Daha çok Ahmet Kazazlar yaratacak mücadeleyi vermeye devam etmek.

Trabzon’a Belediye başkanı olsanız ilk ne yapardınız?

Halk komiteleri kurup, şehrin tüm sorunlarını ve sorunların çözümünü bu şehri gelecek 200 yıla hazırlayacak çözüm formüllerini üretirdim.  İlk yapacağım şey de hafif raylı sistemi Of’tan Beşikdüzü’ne kadar yapardım.

Bir kitap yazsanız adını ne koyarıdnız?

İle den istiklale..

Ne demek bu?

İle köyümün eski adı. İstiklale istanbulu kastediyorum. Buradan oraya giden bir yaşam ökyüsünün anlatıldığı bir kitap bu.

Bir daha görüşür müyüz?

Tabiki.

Bu sohbet bitmemeli.

Doğru diyorsun.

Teşekkür ederim.

Ben teşekkür ederim.